Yargıtay, 23.01.2023 tarihli 2021/4228 E., 2023/162 K. sayılı kararında kesinleşmiş mahkeme hükmüne dayanarak tahliye kararına uymayan kiracının eyleminin suç olduğuna karar verdi. Bu doğrultuda, karar “Kesinleşmiş Tahliye Kararına Uymayan Kiracı Kararı” adıyla medyada yankı uyandırmıştır. Bu sebeple; yazımızda sırasıyla kararın dava özetine, karar sonuçlarına ve değerlendirmesine odaklanacağız.
1. Karar Özeti
Kesinleşmiş Tahliye Kararına Uymayan Kiracı Kararının özeti kapsamında şu kısımlara değineceğiz.
- Uyuşmazlığının konusu
- Uyuşmazlığının arka planı
- Hukuki görüşler
- Yargıtay değerlendirmesi
- Karar
1.1. Uyuşmazlığın Konusu
Uyuşmazlığın konusu, hakkında verilmiş ve kesinleşmiş bir “müdahalenin meni (tahliye) kararı” olmasına rağmen taşınmazı boşaltmayan sanığın “hakkı olmayan yere tecavüz suçunu (TCK m. 154)” işleyip işlemediğidir.
1.2. Uyuşmazlığın Arka Planı
Söz konusu karara ilişkin süreç; yeni mülk sahibinin 30.10.2011 tarihinde, davaya konu olan taşınmazı satın almasıyla başlamıştır. Çünkü taşınmazda oturan sanık, yeni mülk sahibinin evi boşaltma taleplerini reddetmiştir. Bu kapsamda mülk sahibi, hakkını aramak için 09.11.2012’de Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde müdahalenin meni davası açmıştır. Devamında mahkeme, 2 yıl süren yargılama sonunda, 16.07.2014’te mülk sahibini haklı bularak sanığın tahliyesine karar vermiştir. Bu karar ise 09.09.2014 tarihinde kesinleşmiştir.
Ardından mülk sahibi, kesinleşen bu mahkeme kararıyla birlikte hakkını fiilen alabilmek için Mersin 6. İcra Müdürlüğü aracılığıyla tahliye takibi başlatmıştır. Bunun üzerine icra memurları 27.01.2015’te adrese gitmiş ve sanığa taşınmazı boşaltması için son kez 10 günlük yasal bir süre vermiştir. Sonrasında, sanığın bu kesin ve son ihtar niteliğindeki süreye de uymayarak taşınmazı terk etmemesi üzerine hakkında “hakkı olmayan yere tecavüz” suçundan kamu davası açılmıştır.
Daha sonra, davaya bakan Mersin 12. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın mülkiyet iddialarını ve taraflar arasında devam eden bir “hukuki ihtilaf bulunduğu” gerekçesini kabul ederek sanığın beraatine karar vermiştir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, mülk sahibinin temyiz başvurusu üzerine bu kararı incelemiş ve oy birliği ile beraat hükmünü bozmaya hükmetmiştir.
1.3. Hukuki Görüşler
Yargıtay’ın bu kararı, bir eylemin ne zaman “hukuki bir anlaşmazlık” olmaktan çıkıp “ceza gerektiren bir suç” haline geldiği konusunda iki farklı bakış açısının karşılaşmasından doğmuştur.
1.3.1. “Hukuki İtilaf” ve “Son Çare” İlkesini Savunan Görüş
Bu görüşe göre, sanığın eylemi temelinde hala çözülmemiş bir hukuki ihtilaf barındırmaktadır. Yerel mahkeme, sanığın mülkiyet iddialarını ve tanık beyanlarını dikkate almış; taraflar arasındaki borç ilişkisinden doğan devir iddiasını uyuşmazlığın sürdüğüne işaret eden bir delil olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle, olayı “hukuki ihtilaf” olarak nitelemiş ve ceza için yeterli unsurların oluşmadığını kabul etmiştir.
Ayrıca bu yaklaşım, ceza hukukunun “son çare (ultima ratio)” olması gerektiğini vurgulamaktadır. Eylemin kaynağı medeni hukuk ilişkisine dayandığından, ceza mahkemesinin devreye girmemesi gerektiği ileri sürülmüştür. Sanığın “sahiplenme kastı olmadığı” yönündeki savunması da bu bakışı desteklemiştir.
1.3.2. Kesinleşme Sonrası Suçun Gerçekleştiğini Savunan Görüş
Diğer görüş ise, tahliye kararının 09.09.2014’te kesinleşmesiyle hukuki ihtilafın sona erdiğini kabul etmektedir. Bu tarihten sonra sanığın taşınmazda kalmasını haklı kılacak hiçbir yasal dayanak bulunmadığı belirtilmiştir. Nitekim dosyada taraflar arasında devam eden bir ilişkiye dair delil olmadığı da vurgulanmıştır.
Bu yaklaşım, yargı kararlarının kesinliği ve bağlayıcılığı ilkesine dayanmaktadır. Kesinleşmiş bir karara rağmen taşınmazı boşaltmamak, artık bir “hak arayışı” değil, doğrudan yargı otoritesine karşı gelme olarak görülmektedir. Bu nedenle, sanığın konumu “davanın tarafı” olmaktan çıkmış, “haksız işgalci”ye dönüşmüştür.
Sonuç olarak, bu bakış açısına göre sanığın eylemi, kararın kesinleştiği andan itibaren “hakkı olmayan yere tecavüz” (TCK m.154) suçunun tüm unsurlarını taşıyan kasıtlı bir fiildir.
1.4. Yargıtay Değerlendirmesi
Yargıtay, değerlendirmesinde ilk derece mahkemesinin “hukuki ihtilaf” gerekçesini “yerinde olmayan (isabetsiz)” olarak nitelendirmiştir. Çünkü Yargıtay bir hukuk mahkemesi kararının kesinleşmesinin, o uyuşmazlığı hukuken nihai olarak çözdüğünü vurgulamıştır. Hatta bu kesinleşme anının, taraflar için artık geri dönülemez ve bağlayıcı yeni bir hukuki durum yarattığını belirtmiştir.
Ardından Yargıtay, dava dosyası kapsamında sanığın işgalini haklı gösterecek devam eden herhangi bir hukuki ilişkiye dair delil bulunmadığını tespit etmiştir. Bunun üzerine, sanığın taşınmazda oturmasını meşru kılacak bir kira sözleşmesi veya benzeri bir hakkının kalmadığı sonucuna varmıştır. Sonrasında, tahliye kararının kesinleştiği andan itibaren sanığın işgalinin “bir hakka dayanmadığının” açık ve net olduğunu ifade etmiştir.
Daha sonra Yargıtay, işgalin haksız olduğunun kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla sabit olduğunu belirtmiştir. Çünkü; bu durumun, hakkı olmayan yere tecavüz etme suçunda (TCK m. 154) aranan “haksızlık” unsurunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde oluşturduğunu kabul etmiştir. Hatta bu gerekçelerle, suçun tüm yasal unsurlarının oluştuğu ve yerel mahkemenin beraat kararının hukuka aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
1.5. Karar
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, ilk derece mahkemesinin beraat kararının hukuka aykırı olduğuna hükmederek, kararın bozulmasına oy birliğiyle karar vermiştir. Dava, Yargıtay’ın çizdiği bu hukuki çerçeve doğrultusunda yeniden görülmek üzere yerel mahkemeye geri gönderilmiştir.
2. Yargıtay Neden Kesinleşmiş Tahliye Kararına Uymayan Kiracı Kararını Verdi?
Yargıtay, bu kararıyla aslında 2 temel hukuki değeri birbiriyle tarttı. Bir yanda, mülkiyet hakkının (Anayasa m. 35) etkin bir şekilde korunması vardı. Diğer yanda ise; mahkeme kararlarının kesinliği ve devletin yargı otoritesinin sarsılmaması gerekliliği bulunuyordu. İlgili daire, bu hassas dengeyi gözeterek ülke genelindeki hukuki belirsizliğe son vermek istedi. Böylece; Yargıtay, söz konusu bozma kararında şu gerekçelere dayanmıştır:
Yargı Kararlarının Kesinliği ve Hukukun Üstünlüğü İlkesi
Yargıtay, öncelikle bir hukuk devletinde mahkemelerin verdiği ve tüm yasal denetimlerden geçerek kesinleşen kararların mutlak bağlayıcı olduğunu esas almıştır. Bir yargı kararının kesinleşmesi, o konudaki hukuki tartışmayı sona erdirir. Aksi bir durum, mahkeme kararlarını etkisiz kılacak ve bireylerin kendi adaletlerini sağlamaya çalıştığı bir kaos ortamı yaratacaktır. Bu karar, yargının otoritesini ve kararlarının uygulanabilirliğini teyit etmiştir.
Hukuki Uyuşmazlıktan Cezai Eyleme Geçiş
Yargıtay, eylemin hukuki niteliğindeki dönüşümü net bir şekilde ortaya koymuştur. Çünkü; tahliye davası sürerken sanığın taşınmazda oturması bir “hukuki uyuşmazlığın” parçasıdır. Örneğin; bu aşamada kiracı, yasal haklarını kullanarak mahkemede savunma yapmaktadır. Hatta; bu süreçte kiracının varlığı, henüz sonuçlanmamış bir yargılamanın doğal bir unsurudur.
Ardından; mahkeme nihai kararını verip bu karar kesinleştiği andan itibaren durum tamamen değişmektedir. Bunun üzerine; sanığın hukuki statüsü “davanın tarafı” olmaktan çıkıp “haksız işgalci” konumuna dönüşmektedir. Sonrasında; kiracının taşınmazda kalmasını meşru kılan tüm yasal dayanaklar ortadan kalkmaktadır.
Daha sonra; bu andan sonraki eylem, artık bir hak iddiası olarak kabul edilmemektedir. Çünkü; bu eylem, doğrudan doğruya kesinleşmiş bir yargı emrine karşı gelme suçunu oluşturmaktadır. Hatta; Yargıtay, bu dönüşümle birlikte eylemin medeni hukuk alanından çıkıp ceza hukukunun alanına girdiğini netleştirmiştir.
Mülkiyet Hakkının Etkin Korunması
Karar, mülkiyet hakkının (Anayasa m. 35) sadece kağıt üzerinde kalmaması, fiiliyatta da korunması gerektiğini vurgulamaktadır. Mülk sahibinin yıllarca süren bir dava sonunda elde ettiği tahliye hakkını, karşı tarafın fiili direnişiyle kullanamaması, mülkiyet hakkını anlamsızlaştırır. Ceza hukuku yoluyla yaptırım getirilmesi, mülk sahiplerine haklarını daha etkin bir şekilde koruma imkânı tanımakta ve caydırıcılık sağlamaktadır.
3. Yargıtay Kesinleşmiş Tahliye Kararına Uymayan Kiracı Kararının Sonuçları Nedir?
Yargıtay’ın bu kararı, hem mülk sahipleri hem de kiracılar için yeni bir dönem başlatmıştır. Bu karar mevcut tahliye davalarını, kişilerin cezai sorumluluğunu ve genel olarak mülkiyet hakkından kaynaklanan hakları derinden etkilemektedir. Dolayısıyla, bu sonuçları bilmek tüm vatandaşlar için büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, bu sonuçları belirttiğimiz başlıklar altında şu şekilde açıklayabiliriz:
3.1. Davalar Açısından Sonuçları Nedir?
Bu karar, benzer davaları ve ileride açılacak davalar için emsal teşkil etmektedir. Bu sebeple; bundan sonra ceza mahkemeleri, bu tür davalarda kiracının beraatine karar veremeyeceğini düşünmekteyiz.
Çünkü, mahkemeler ilgili kararlar kapsamında kiracının “hukuki ihtilaf devam ediyor” savunmasını reddedecektir. Artık davalarda sadece tahliye kararının kesinleşip kesinleşmediğine odaklanılacaktır.
Ancak, bu durum daha önce kiracı lehine sonuçlanmış ve kesinleşmiş beraat kararlarını değiştirmez. Yani, kazanılmış haklar geriye dönük olarak kaybedilmeyecektir.
3.2. Kişiler Açısından Sonuçları Nedir?
Bu karar ile, mülk sahipleri artık çok daha güçlü bir hukuki araca sahiptir. İcra takibinin yanı sıra savcılığa suç duyurusu yapma hakkı da mevcuttur. Yargıtay, bu hakkın artık hukuken geçerli olduğunu onaylamıştır.
Tahliye kararına uymayan kiracı, kararın kesinleşmesinden itibaren cezai işlemle karşılaşacaktır. Mülk sahibi, savcılığa başvurarak ceza davası açılmasını sağlayabilir. Bu durum, mülk sahiplerine çok hızlı ve caydırıcı bir yetki tanımaktadır.
Bu karar, mülk sahiplerinin haklarını çok daha etkin korumaktadır. Mülkiyet hakkını koruyan yasal kalkan büyük ölçüde güçlenmiştir. Tahliye süreçleri, ceza davası tehdidi sebebiyle artık daha hızlı işleyebilir.
3.3. Haklar Açısından Sonuçları Nedir?
Bu karar, yargı kararlarının kesinliği ilkesini güçlendirmiştir. Mahkeme, bir hakkın yargı yoluyla tespit edilmesinden sonra buna uyulmasının zorunlu olduğunu vurgulamıştır. Bu durum, “hukukun üstünlüğü” ilkesini daha bağlayıcı hale getirmiştir.
Ayrıca karar, mülkiyet hakkını (Anayasa m. 35) doğrudan etkilemektedir. Mülk sahibinin temel hakkını koruyan yasal kalkan büyük ölçüde güçlenmiştir. Bu durum, mülk sahibinin mülkünü kullanma ve ondan yararlanma hakkını güvence altına almaktadır.
Son olarak karar, barınma hakkı ile mülkiyet hakkı arasındaki dengeyi yeniden kurmuştur. Hukuki süreç tamamlandıktan sonra mülkiyet hakkının uygulanmasına öncelik tanımıştır. Ancak bu durum, kiracılara adeta özel bir cezai sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk, icra işlemlerinden bile daha ağır sonuçlar doğurabilir.
4. Yargıtay Kesinleşmiş Tahliye Kararına Uymayan Kiracı Kararının Değerlendirmesi
Yargıtay’ın bu kararı, hukukun iki temel ilkesini birbiriyle karşılaştırmaktadır. Bir yanda mülkiyet hakkının mutlaklığı, diğer yanda ise sosyal devlet ilkesi vardır. Mahkeme, bu hassas dengede, mülkiyet hakkı ve yargı otoritesini daha üstün tutmuştur. Bu tercih, ülke genelindeki hukuki belirsizliğe son vermeyi amaçlamaktadır.
İlgili daire, kararını “hukuki ihtilaf” ve “haksız işgal” ayrımına dayandırdı. Kiracının kesinleşmiş karardan sonraki varlığını, devam eden bir anlaşmazlık olarak görmedi. Bunu, kiracının tüm yasal dayanağı sona ermiş, kasıtlı bir suç fiili olarak kabul etti. Bu yorum, eylemin medeni hukuk alanından çıkarılmasını ve ceza kanununun uygulanmasını sağladı.
Ancak bu karar, önemli eleştirileri de beraberinde getirdi. Karşıt görüşler, bu durumu “cezalandırmanın orantısızlığı” olarak niteledi. Medeni hukuk yoluyla (icra) çözülmesi gereken bir sorunun, ceza hukuku tehdidiyle çözülmeye çalışıldığını savundu. Bu durum, mülkiyet hakkı ve sosyal devlet ilkesi açısından ciddi bir tartışma yarattı.
5. Yargıtay Kesinleşmiş Tahliye Kararına Uymayan Kiracı Kararı İle İlgili Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Kesinleşmiş Tahliye Kararına Uymayan Kiracıya Ne Olur?
Kiracı, TCK m. 154’e göre suç işlemiş sayılır. Bu suçun adı “hakkı olmayan yere tecavüz” suçudur. Sonuç olarak kiracı hapis ve para cezası alabilir. Hapis cezası 6 aydan 3 yıla kadar sürebilir.
Tahliye Kararı Nasıl Kesinleşir?
Bir mahkeme kararı 2 şekilde kesinleşir. İlk olarak, karara yasal süresinde itiraz edilmezse kesinleşir. Bu süre, kararın tebliğinden sonra genelde 2 haftadır. İkinci olarak, karara itiraz edilirse süreç uzar. Dosya, istinaf gibi üst mahkemelere gider. Bütün itiraz yolları bittiğinde karar yine kesinleşir.
Mülk Sahibi Tahliye Kararının Kesinleşmesi Kararından Sonra Ne Yapmalıdır?
Mülk sahibi, durumu öğrendikten sonra 6 ay içinde savcılığa şikayette bulunmalıdır. Bu şikayet, kiracı hakkında ceza davası açılmasını sağlar. Ayrıca; bu işlem, icra dairesindeki tahliye işlemlerini etkilemez.
Kiracının “Aramızda Hala Hukuki Bir Anlaşmazlık Var” Demesi Geçerli Bir Savunma mıdır?
Hayır, bu artık geçerli bir savunma değildir. Çünkü; Yargıtay’a göre tahliye kararı kesinleşince hukuki anlaşmazlık biter. Bu nedenle ceza mahkemesi bu savunmayı kabul etmeyecektir.
Hakkı Olmayan Yere Tecavüz Suçunun Soruşturulması Şikayete Bağlı mıdır?
Evet, bu suçun soruşturulması mülk sahibinin şikayetine bağlıdır. Mülk sahibi şikayet etmezse, savcılık kendiliğinden işlem başlatmaz.
Hakkı Olmayan Yere Tecavüz Suçu Uzlaştırmaya Tabi midir?
Evet, bu suç uzlaştırma kapsamındadır. Bu sebeple; savcılık, dava açmadan önce dosyayı bir uzlaştırmacıya gönderir. Taraflar anlaşırlarsa dava açılmaz.
6. Yargıtaya Konu Kesinleşmiş Tahliye Kararına Uymayan Kiracı Kararı
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2021/4228 E., 2023/162 K. sayılı Kararı;
“Katılanın suça konu sanığın oturmuş olduğu taşınmazı … … isimli kişiden satın alıp, taşınmazı tahliye etmesi için sanık aleyhine müdahalenin meni davası açtığı, davanın katılan lehine sonuçlanıp kesinleşmesine rağmen, sanığın taşınmazı işgale devam ettiği belirlenmiştir. Mahkemece “… taraflar arasında hukuki ihtilaf bulunduğu…” gerekçesine dayanılmış ise de dava dosyası kapsamında taraflar arasında herhangi bir hukuki ilişkinin bulunduğuna dair bir delil yer almamaktadır. Bu itibarla, sanığın katılanın taşınmazını işgalinin bir hakka dayanmadığı anlaşılmakla yerinde olmayan gerekçeyle kurulan beraat hükmü hukuka aykırıdır.” şeklindedir.
Tahliye kararına rağmen kiracının taşınmazı boşaltmaması, hem mülk sahipleri hem de kiracılar için ciddi hukuki ve cezai sonuçlar doğurabilecek bir durumdur. Yargıtay’ın içtihatları mülk sahiplerine önemli haklar tanımakla birlikte, sürecin yanlış adımlarla yürütülmesi hak kayıplarına neden olabilir.
Benzer bir durumla karşı karşıyaysanız, haklarınızı doğru kullanabilmek için uzman desteği almanız büyük önem taşır. Online hukuki danışmanlık hizmetimizle, sürecinizi en güvenli ve hızlı şekilde yönetmenize yardımcı oluyoruz.
İlgili Makaleler:
Fahiş Kira Artışı Nereye Şikayet Edilir?
Kira Sözleşmesine Dair Merak Edilenler ve Kiracının Tahliye Edilme Şartları
Ev Sahibinin Banka Hesabını Kapatması Durumunda Kira Bedeli Nasıl Ödenir?
İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Davası
Tahliye Taahhütnamesi ile Kiracının Tahliyesi
Kira Davalarında Zorunlu Arabuluculuk