Karabük Ceza Avukatı
Meşru Savunma

Meşru savunma; kişinin kendisine veya başkasına yöneltilen bir saldırıyı engellemek, durdurmak yahut defetmek amacıyla gerçekleştirdiği savunma davranışını ifade etmektedir. Meşru savunma ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran veya azaltan bir hukuka uygunluk nedenidir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 25. maddesinde meşru savunma ile ilgili düzenlenmeler mevcuttur.

Madde 25 – (1): “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”

Madde 25 – (2): “Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”

Maddelerden de açıkça anlaşıldığı üzere, meşru savunma kişinin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla gösterdiği zorunlu tepkidir. Ancak ceza hukukumuzda bu meşru savunma müessesesinin suistimal edilmemesi için birtakım koşullar belirlenmiştir. Dolayısıyla bu koşulları sağlamayan fiil ve eylemler meşru savunma kapsamı içerisinde değerlendirilemeyecektir.

 

Meşru Savunma Şartları

Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırı ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Saldırıya ilişkin koşullara değinmek gerekirse; kişinin kendisine veya bir başkasına bir saldırı olmalıdır. Bu saldırı haksız olmalı ve meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Bununla birlikte saldırı ile savunma eşzamanlı olmalıdır. Savunmaya ilişkin koşullara değinecek olursak; savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk halinden kasıt kişinin kendisine veya başkasına ait ve saldırıya uğrayan hakkı korumak için başkaca bir imkanı bulunmamalıdır. Meşru savunma hükümlerinden faydalanabilmek için savunma saldırıya karşı olmalı ve savunma ile saldırı arasında bir orantı bulunmalıdır. Meşru savunmada savunma şartlarının varlığına rağmen savunmanın sınırın aşılması yani orantılılık ilkesine aykırı davranılması halinde yine koşullarının sağlanması halinde savunmanın madde 27 ile hüküm altına alınan meşru savunmada sınırın aşılmasına kapsamında kalması mümkündür.

T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/1-1039 E., 2016/96 K. sayılı kararı;
”…Meşru savunma ise TCK’nın 25-27. maddelerinde düzenlendiği üzere; ‘Bir kimsenin ağır ve haksız maddi bir saldırıyı kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepkidir.’ Meşru savunma halinde işlenen fiil, hukuka uygundur. Bunun sebebini hukuk düzeninin, hakkın saldırıya uğramasına izin vermeyeceği esası belirlemektedir. Saldırıya ilişkin koşullar: Öncelikle saldırı bulunmalıdır. Ancak saldırının varlığını geniş manada almak ve başlayacağı muhakkak olan saldırıya başlanmış, keza bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir saldırıyı da henüz sona ermemiş saymak gerekir. Savunmaya ilişkin koşullara bakıldığında ise; savunmada zorunluluk bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Saldırıya uğrayanın sadece ve bizzat fail olması da gerekmez. Failin nedeni, savunmaya yönelik olmalı ve kendisini veya yakınını veya üçüncü kişiyi ya da hepsini savunma zaruretinde bulunmalıdır. Öyle ki; failin karşılaştığı koşullarla ve vasıtalarla eş olmayan şekilde savunması veya saldırganları etkisiz hale getirdikten sonrada savunma ve tepkilerinde ısrar etmesi halinde ise, zaruret sınırının aşılmasından söz edilebilecektir. Bu bağlamda da, mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaş kapsamında hareket edilip edilmediğinin değerlendirilmesi gerekecektir. Gerek öğretide, gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda vurgulandığı üzere; 765 sayılı TCK’nın 49/2 ve 5237 sayılı TCK’nın 25/1. maddelerinde düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle de eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.”

 

1- Saldırıya İlişkin Şartlar:

  • Bir saldırı bulunmalıdır.
  • Bu saldırı haksız olmalıdır.
  • Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
  • Saldırı ile savunma eşzamanlı bulunmalıdır.

 

2- Savunmaya İlişkin Şartlar:

  • Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkanının bulunmamasıdır.
  • Savunma saldırana karşı olmalıdır.
  • Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.

Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, “sınırın aşılması” söz konusu olabilmektedir.

 

Meşru Savunmada Sınırın Aşılması

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu meşru savunmanın yanında 27. madde ile meşru savunmada sınırın aşılması halini de düzenlemiştir. Meşru savunmada sınırın aşıldığından söz edebilmek için savunma yapanın saldırana karşı orantılılık koşulunda sınırı aştığı kabul edilmelidir.

 

Meşru Savunma Sınırı Heyecan, Korku ve Telaş ile Aşılmış Olmalıdır

Fail bakımından mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş olan meşru savunmada faile ceza verilmez diye bilinir. Gerekçeden anlaşılacağı gibi yukarıda bahsedilen meşru savunmada sınırın aşılmasını diğer koşullarıyla birlikte, sınırın mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaştan ileri gelmiş ise sanığa ceza verilmeyecektir.

 

Sınırın Aşılması, Mazur Görülebilecek Heyecan, Korku veya Telaştan İleri Gelmelidir

Savunma yapanın şaşkınlık, korku, heyecan ve panik gibi psikolojik dağınıklık içerisinde sınırı aşması halinde meşru savunmanın kabulü mümkündür. Ayrıca kanunda bahsedilen “heyecan, korku ve taşlın” savunma halinde oluşması veya mevcut olması gerekir.

Saldırının hayat hakkı, vücut bütünlüğü, cinsel dokunulmazlık gibi çok önemli bir hukuki hakka yönelik olmasını zorunlu kılar. Saldırının doğrudan sınırı aşan kişiye, ya da onun için önemli olarak nitelendirilebilecek kişilere yönelmiş olması gerekir. Zira ancak böyle bir saldırı kişi üzerinde “ mazur görülebilir” bir psikolojik etki yaratabilir. Bu nedenle TCK’nın 27/2 maddesinin uygulanma yeteneğinin, TCK’nın 27/1 maddesine göre daha sınırlı olduğu kabul edilmelidir.

 

Meşru Savunmada Sınırın Aşılmasında Yargıtay’ın Kabul Ettiği Koşullar

1- Meşru Savunmada Korunabilecek Bir Hakkın Bulunması

Saldırıya karşı bir hakkın korunmasına yönelik bir savunma yapılmalıdır. Bu hak; yaşama, vücut bütünlüğü vb. haklar olabilir.

 

2- Saldırıya İlişkin Koşulların Var Olması

Savunma yapan veya 3. kişiye karşı saldırı var olmalı, savunma yapılırken saldırı devam ediyor olmalı, saldırı haksız olmalı, ve saldırı herhangi bir hakka yönelik olmalı

 

3- Savunmaya İlişkin Koşullarda “Ölçülülük” Şartının Savunma Lehine İhlal Edilmesi Sureti ile Sınırın Aşılması

Savunmada kullanılan aracın, saldırı fiilini defetmei bakımından orantılılık mevcut değilse veya saldırı ile savunmaya yönelik haklar bakımından orantılılık söz konusu değilse, savunma yapanın ölçüyü kendi lehine ihlal etmesi durumunda orantılılık ve ölçülülük ilkesinin aşılmış olur.

 

4- Sınırın Aşılmasının Mazur Görülebilecek Bir Heyecan Korku veya Telaştan İleri Gelmesi

Meşru savunmada sınırın aşıldığını tamamlayan en önemli koşul; Meşru savunmanın mazur görülebilecek bir heyecan, korku, veya telaştan kaynaklanması gerekir. Meşru savunmada bulunanın içinde bulunduğu psikolojik etkenler, maruz kalınan saldırı nedeniyle ve buna karşı söz konusu olan meşru savunma kapsamında ortaya çıkmalıdır. Savunma sınırını aşan içinde bulunduğu psikolojik durum sebebiyle değil de öfke ile sınırı açarsa TCK 27/2 hükmünden yararlanamayacaktır.

 

Meşru Savunmada Sınırın Aşılmasına İlişkin Yargıtay Kararları

Meşru Savunma Şartlarına İlişkin Yargıtay Kararı

T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/1-1039 E., 2016/96 K. sayılı kararı;

”…TCK’nın 27. maddesinin 1. fıkrasında, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de, bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır. Aynı maddenin 2. fıkrasında, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için; 1- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması, 2- Saldırıya ilişkin şartların var olması, 3-Savunmaya ilişkin şartlardan “ölçülülük ya da orantılılık” şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması, 4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.

Tüm bu şartların birlikte gerçekleşmesi halinde, meşru savunmada sınırı aşan faile CMK’nın 223/3-c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Bu durumda, kişinin, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü heyecan, korku veya telaş dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilir. Dolayısıyla, belirleyici olan maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisiyle, “heyecan, korku veya telaşa” kapılarak meşru müdafaada sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık saldırının etkisinin yanında, saldırıdan kaynaklanmış olsa bile, öfke gibi nedenlerle sınır aşıldığında ise aynı korumadan faydalanılması söz konusu olmayacaktır…” şeklindedir.

 

Meşru Savunmanın Sınırlarına İlişkin Yargıtay Kararı

T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/1-170 E., 2010/182 K. sayılı kararı;

”…kişinin maruz kaldığı saldırı karşısında korku, telaş ve şaşkınlık dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilir. Dolayısıyla belirleyici olan maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının tesiriyle, heyecan, korku ve paniğe kapılarak meşru savunmanın sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek; buna karşılık sırf saldırının etkisiyle değil de, (velev ki saldırıdan kaynaklanmış olsa dahi) öfke ve gazap gibi nedenlerle sınırı aştığında ise aynı korumadan faydalanamayacaktır. Başka bir deyişle, sınırın aşılması konusunda failin o anda içinde bulunduğu ruh halini adil bir tarzda göz önünde tutmak lazımdır. Yani failin niyeti, fiilin icra tarzı ve ruh haline göre ciddi bir saldırının definden ziyade, kin duygusunu tatmine yönelik ise “meşru savunmanın” sınırlarını aşma değil, ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir…” şeklindedir.

 

Stj. Av. Mert ALTINOK

 

İlgili Makaleler:

Ceza Hukuku

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Kararı

Kasten Yaralama Suçu

Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Cinsel Taciz Suçu ve Cezası

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ByLock Kararı

Anayasa Mahkemesi Basit Yargılama Usulü İptal Kararı

Uluslararası Ceza Hukuku Açısından İsrail-Filistin Savaşı

Uzlaşma Sonrası Tazminat Davası Açılamaması İptal Kararı

Tefecilik Suçu ve Cezası

Etkin Soruşturma ve Yaşam Hakkı

HAGB Uygulamasını İptal Eden AYM Kararı

Tag :

Sosyal Medyada Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Eklenenler