Karabük Ceza Avukatı
Hücre Kararı: AİHM İlerde ve Diğerleri/Türkiye Kararı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 05.12.2023 tarihinde İlerde Diğerleri/Türkiye Kararını vermiştir. Karara konu başvurular ise, cezaevlerindeki işkence yasağı (AİHS m. 3) ve özel ve aile hayatına saygı hakkı (AİHS m. 8) ihlali iddialıdır. Bu sebeple; karar “Hücre Kararı” adıyla ülke gündeminde yerini almıştır. AİHM, Hücre Kararı ile, cezaevlerine ilişkin bazı verileri de göz önünde bulundurarak ihlal kararı vermiştir. Bu yazımızda; AİHM’in Hücre Kararı ile söz konusu davanın özetine, değerlendirmesine, iç hukukta Hücre Kararına benzeri konularda verilmiş karar örneklerine, kararın iç hukuktaki etkisine ve Hücre Kararı kapsamında başvurulacak hukuk yollarına değineceğiz.

 

Hücre Kararının Özeti

Hücre Kararının özeti kapsamında şu kısmalara değineceğiz.

  1. Davanın tarafları
  2. Davanın konusu
  3. Olayın özeti
  4. Tarafların iddiaları
  5. Başvurunun AİHM önüne gelene kadar geçirdiği prosedür ve mahkeme süreci
  6. AİHM’in değerlendirmesi
  7. Karar

 

Davanın Tarafları

Hücre Kararı kapsamında davanın tarafları 11 başvuran ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetidir.

Başvuranlar

Hücre Kararı, benzer konularını içeren 11 başvuruyu içermektedir. Zira; AİHM, başvuruların benzer konularını göz önünde bulundurarak başvuruların birleştirilmesine karar vermeyi uygun bulmuştur.

  1. Ahmet İlerde
  2. Ruhi Hallaçoğlu
  3. Davut Tek
  4. Aşkın Şanlı
  5. Kemalettin Erel
  6. Metin Kolotooğlu
  7. Onur Yörük
  8. Harun Altun
  9. Kahraman Yıldırım
  10. Deniz Aktaş

 

Hükümet

Türkiye Cumhuriyeti

 

Davanın Konusu

Hücre kararı kapsamında dava konusu, Türkiye’de tutukluların koşullarının işkence yasağını ve aile hayatına saygı hakkını ihlal edip etmediği noktasında toplanmaktadır.

 

Olay Özeti

Hücre Kararı kapsamına giren başvurucular, Türkiye’de çeşitli suçlardan tutuklu olarak bulunmaktadırlar. Başvurucular, tutukluluk koşullarının yetersiz olduğunu, özellikle aşırı kalabalık olduğunu ve bu durumun işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele teşkil ettiğini iddia etmektedirler. Ayrıca, iki başvuru da başvuranların ailelerinden daha az ziyaret almalarına sebep olduğu iddia edilen uzak ceza infaz kurumlarına yerleştirilmeleri de davaya konu olmaktadır.

 

Tarafların İddiası

Hücre Kararı kapsamında; her bir başvuru için başvuranlar ve Türkiye Cumhuriyeti hükümeti iddialarını dile getirmiştir.

 

Başvuranın İddiası

Başvuran Kahraman Yıldırım, cezaevi şartlarından kaynaklanan aşırı kalabalıkla ilgili şikayetini önce cezaevi idaresine iletmiştir. Ancak, yanıt alamayınca infaz hakimliğine başvurmuştur. Başvuru sonucunda ise, şikayeti yetkisizlik gerekçesiyle reddedilmiştir. Ayrıca, AYM iç hukuk yollarının tükenmediği gerekçesiyle başvurunun kabul edilemez bulunduğu belirmiştir.

Diğer başvuranlar ise, cezaevi uygulamalarından kaynaklanan zararlara ilişkin tazminat taleplerini genel yetkili hukuk mahkemelerine iletmeyerek, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin A.K. davasına atıfta bulunarak bu hukuk yolunun etkin olduğunu savunmuşlardır.

Son olarak, başvuran Davut Tek’in cezaevi yerleşimiyle ilgili şikayetinde, tutuklu olduğu dönemde ailesinden uzak bir cezaevine nakledilmiştir. Başvuran bu durumun engelli annesi üzerindeki olumsuz etkilerini vurgulamıştır. Bu yüzden başvuran, daha yakın bir tesise tahsis edilmesi durumunda ailesiyle daha sık görüşebileceğini iddia etmiştir. Ancak, başvuran yetkililerin bu dezavantajı hafifletmek için alternatif önlemler sunmadığını ileri sürmüştür.

 

Hükümetin İddiası:

Hükümete göre; başvuranlar Ruhi Hallaçoğlu, Aşkın Şanlı ve Kahraman Yıldırım’ın ilgili cezaevi idarelerine başvurmamaları ve doğrudan infaz hakimlerine başvurmaları sebebiyle kabul edilemez ilan edilmelidir.

Ayrıca; hükümet, Davut Tek’in başvurusuyla ilgili olarak, başvuranın cezaevi koşullarıyla ilgili aşırı kalabalık iddiasıyla ilgili olarak cezaevi idare kurulu ve infaz hakimine değil, suç duyurusunda bulunarak savcılığa başvurduğunu ileri sürmüştür.

Diğer taraftan hükümet; hukuk mahkemelerinin tazminata hükmetmemesinin etkisiz olduğu anlamına gelmediğini savunarak, Yetki Uyuşmazlıkları Mahkemesi’nin cezaevi uygulamalarını inceleme ve tazminata karar verme yetkisinin önemli olduğunu belirtmiştir. 

 

Prosedür ve Mahkeme Süreci

Başvuranlar; çeşitli tarihlerde cezaevi şartlarının iyileştirilmesi ve ailesine yakın cezaevlerine nakil için, ilgili idarelere yerel mahkemelere ve Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmuştur. Ancak, talepleri kabul edilmemiştir.

 

AİHM’in Değerlendirmesi

AİHM, işkence ve insanlık dışı muamele ile mücadelede, önleyici ve telafi edici hukuk yollarının birbirini tamamlayıcı olması gerektiğini vurgulamıştır. AİHM, Sözleşme’nin 3. maddesinde yasaklanan muamelelere karşı bireyleri etkili bir şekilde korumak için önleyici bir hukuk yolunun varlığının zorunlu olduğunu belirtmiştir. İç hukuk yollarının tükenmesi durumunda, başvuranların etkili bir önleyici hukuk yolunu kullanmadan önce mevcut ve etkili bir telafi edici hukuk yolunu kullanmaları gerektiği vurgulanmıştır. AİHM, başvuranların tutukluluk koşullarına ilişkin şikayetlerinin iç hukukta tatmin edici bir şekilde ele alınmadığını ve idare mahkemeleri önünde yapılan tazminat talebinin başarısız olmaya mahkum olduğu sonucuna varmıştır. Başvuruların AİHM’e yapıldığı tarih itibarıyla iç hukuk yollarının tükenip tükenmediği değerlendirilmiş, yerel mahkemelerin başvuranların şikayetlerini etkili bir şekilde değerlendiremediği belirlenmiştir. Kişisel alanı 3 m² altında olan başvuranlarla ilgili ihlal  oluşturduğunu ve kişisel alanı 3 ila 4 m² arasında ve 4 m² üzerinde olanlarla ilgili ihlal oluşturmadığını belirtti.

 

Karar

AİHM, Türkiye’deki cezaevlerinde aşırı kalabalığın tutuklular için insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele oluşturduğuna karar verdi. Bu sebeple; başvuranların AİHS m. 3 kapsamındaki tüm şikâyetlerinin ve başvuran Davut Tek’in AİHS m. 8 kapsamındaki şikâyetinin kabul edilebilir olduğuna ve başvuruların geri kalanının kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Ayrıca; başvuranlar açısından tazminata hükmetmiştir. (AİHS m. 41)

 

AİHM Hücre Kararının Gerekçesi Nedir?

Hücre kararının gerekçeleri işkence yasağının ve özel ve aile hayatına saygı hakkı ihlalinin varlığına ilişkindir.

 

Hakların Kullanılmasına İlişkin Uygulamanın Aşırı Şekilci ve Esneklikten Uzak Olması

AİHM’e göre hakların kullanılmasına ilişkin uygulanmalar bir ölçüye kadar esneklikle ve aşırı şekilcilikten uzak olmalıdır. Genellikle, daha sonra mahkeme önüne getirilecek şikayetler için, en azından öz itibariyle ilgili ulusal mahkemelere başvurulmalıdır. Ayrıca, başvuru iç hukukta öngörülen şekil şartlarına ve süre sınırlamalarına uygun olarak yapılmış olmalıdır. Ancak; AİHM, kanunda öngörülen şekil şartlarına uymayabilir. Buna rağmen; yetkili makamın şikâyetin esasını incelerse, iç hukuk yollarının tüketilmemesi başvuran aleyhine değerlendirilemez.

 

Kişisel Alanın 3 m²’nin Altında Olması

AİHM, çok kişilik konaklama yerlerindeki tutukluların kişisel alanını değerlendirme ilkelerini belirlemiştir. Bu ilkelere göre, cezaevlerinde kişisel alanının 3 m² altına düşmesi ihlal karinesi oluşturmaktadır. Ancak, davalı Hükümet, kişisel alan kısıtlamasını telafi edebilecek faktörleri göstererek bu karineyi çürütebilir. AİHM’e göre; uygun olmayan fiziksel koşullardaki 3-4 m² kişisel alan, işkence yasağı ihlalini oluşturmaktadır. Ayrıca, açık hava egzersiz süresinin kısalığın bir tutuklunun durumunu olumsuz etkileyen bir faktördür. Tutuklu, günün geri kalanında hareket özgürlüğü olmaksızın hapis halindedir. Bu durum, Mahkeme tarafından tutukluların yaşam koşullarının değerlendirilmesinde önemli bir husus olarak belirtilir. AİHM, hücre içinde normal bir şekilde hareket edip edememe yeteneğini değerlendirmektedir. Bu değerlendirmede ise, sıhhi tesisatın toplam yüzey alanına dahil edilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca, mobilyaların kapladığı alanın hesaba katılması gerektiğini belirtir. Metodolojinin açıklığa kavuşturulmasının önemli olduğunu vurgular. Böylece, CPT’nin metodolojisiyle uyumlu olarak, hücre içi sıhhi tesisatın değerlendirmede dikkate alınmaması gerektiğini ifade eder.

 

Kişinin Ailesinden Uzak Bir Cezaevinde Tutulmasındaki Meşru Amacın Kanıtlanamaması

AİHM, ilgili madde de yer alan “hukuka uygun olarak” ifadesinin ulusal hukuka atıfta bulundu belirtmiştir. (AİHS m. 8/2) bu hukukun maddi ve usul kurallarına uyma yükümlülüğünü ifade etmiştir. Böylece; ilgili kişi için erişilebilir, sonuçları öngörebilir ve hukukun üstünlüğü ile uyumlu olmalıdır. Dolayısıyla, iç hukukun, Sözleşme kapsamındaki haklarını etkileyen tedbirlere başvurabilecekleri durumları yeterince öngörülebilir şekilde göstermesi gerekir. AİHM, müdahalenin orantılılığına ilişkin olarak başvuranın nakilleri ile ilgili kararlara gerekçe sunulmamasını eleştirir. Ayrıca; AİHM, nakil taleplerinin somut bir değerlendirmeye dayanmamasına vurgu yapmaktadır. Bu değerlendirme cezaevi aşırı kalabalık olması sebebiyle reddedilmesiyle ilgili olduğunu belirtmektedir. AİHM, başvuranın ailesine daha yakın bir cezaevine nakledilip edilemeyeceği veya alternatif çözümlerin mümkün olup olmadığı konusunda yapılmış somut bir değerlendirme olmaksızın nakil taleplerinin reddedilmesini eleştirmektedir. Sonuç olarak; AİHM, şikayet edilen müdahalenin izlenen meşru amaçla orantısız olduğu sonucuna varır. Bu sebeple, AİHM özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine hükmeder. (AİHS m.8)

 

Hücre Kararının Değerlendirmesi

AİHM’nin İlerde ve diğerleri/Türkiye kararında, cezaevi koşullarından dolayı mahpuslar tarafından yapılan başvurularda önemli belirlemeler içermektedir. Karara göre, mahpusların hücre dışı eğitim, spor ve kültürel faaliyetlere katılımına dair hükümet verileri belgelenmemektedir. Ayrıca, ceza infaz kurumlarının kat planları sunulmamaktadır. Bu sebeple, iç hukuktaki Ceza İnfaz Hâkimliklerinin varsayımları sorgulanmalıdır. Hücre içi sıhhi tesislerin hesaplamasında güncel bir yöntem benimsemek gerektiği vurgulanmıştır.
Yeni hesaplama yöntemine göre AİHM, hücrelerin 3
küçük olduğu durumda açık bir hak ihlali bulunduğunu belirtmiştir. AİHM’e göre; daha geniş alanlarda tutulanlar için kişinin,

  • sağlık durumu
  • havalandırma
  • sosyal faaliyet
  • egzersiz
  • hijyen 

koşulları detaylı bir şekilde incelenmelidir. Bizce; söz konusu kararın ceza infaz hâkimleri tarafından dikkatle incelenmesi gerekir. Ayrıca, AYM ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun da bu kararı dikkatlice değerlendirmesi önemlidir. Diğer taraftan; AİHM kararı, AYM’ye yapılan başvuruların yetersiz kalmasından bahsetmiştir. Bu da; AYM’nin karar inceleme yönünden yeterli hasasiyet göstermediği algısını oluşturmaktadır.

 

Hücre Kararının Etkisi Nelerdir?

AİHM kararları; hakkında ihlal kararı alınan devlet, benzer yeni ihlallerin meydana gelmemesini gözetmelidir. Aksi durumda, devletlerin yeni ihlal kararlarıyla karşılaşması mümkündür. Nitekim bazı durumlarda devletler, hukuki mevzuatlarını AİHS’e uygun hale getirmek amacıyla değiştirmek durumunda kalırlar.

 

İlgili Başvurular Açısından Etkisi Nedir?

Bir ihlal kararı verildiğinde, Mahkeme dosyayı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine gönderir. Bu kuruluş, ilgili ülkeyle ve kararların yerine getirilmesinde sorumlu bölüm ile birlikte, bu kararın nasıl uygulanacağı ve buna benzer yeni ihlallerin nasıl engelleneceği konusundaki önlemleri belirler. Bu, bazı genel önlemlerin alınmasını gerektirir. Özellikle; devletlerin, yürürlükteki mevzuatın değiştirerek ve gerekirse bireysel önlemlerin alarak gerçekleştirmesi mümkündür.

 

Süren Davalar Açısından Etkisi

İlerde ve Diğerleri/Türkiye kararında yer alan ihlal kararlarının devam eden yargılamalarda da bulunduğu aşamaya göre, İlk Derece Ağır Ceza ve İdare Mahkemelerine, Bölge Adliye Mahkemelerine, Yargıtay’a, Bölge İdare Mahkemelerine, Danıştay’a ve Anayasa Mahkemesi’ne dikkate alınmak üzere sunulması gerekmektedir. Bu kapsamda; kişilerin ara kararlar açısından itiraz süresi içinde kanun yoluna gitmesi mümkündür. AİHM’in ihlal kararı doğrudan ya da talep üzerine tutuklular açısından sonucunu doğurmaz. Bu sebeple, benzer ihlale uğrayanlar kendi mahkemelerine başvuru yapabilirler.

 

Kesinleşmiş Davalar Açısından Etkisi

AİHM’in verdiği hücre Kararı başvurucular için, yeniden yargılama sebebi olur. (CMK m. 311/1-f ) Zira, AİHM’in verdiği ihlal kararı dosyaları kesinleşmiş kişiler için yeni bir vaka ya da delil ortaya çıkması durumunda yeniden yargılamayı gerektirebilir. Bu karar benzer suçlamalara maruz kalan kişiler için geçerli olması mümkündür. Ayrıca, yeni delillerin ortaya çıkması yeniden yargılamaya yol açabilmektedir. Diğer taraftan, kararda en uygun bireysel tedbir ve ihlali giderim yolunun yargılamanın yenilenmesi olduğuna işaret edilmiştir. (AİHS m. 46) Bunun dışında, benzer ihlal iddialarında bulunan kişiler de başvuru yapabilmektedir. Başvuruları reddedilirse, bu kişilerin AYM’ye bireysel başvuru yoluna gitmeleri önerilebilir. Kanunilik ilkesinden ihlal verilmesi durumu, ortada bir suç olmadığını gösterir. Bu sebeple, benzer suçlamalara sahip herkesin beraat ettirilmesini gerektirebilir. (AİHS m. 7).

 

Hücre Kararının Tersi Yönündeki AYM Kararı

Anayasa Mahkemesi GK., 2019/39068 B. numaralı kararı; 

“… Başvurucu, tutukluluğunda daha önce olmayan sağlık problemleri oluştuğunu da bireysel başvurusuna eklemiştir ancak hangi sağlık problemleri oluştuğuna ilişkin bir açıklama yapmamıştır. Her ne kadar Bakanlık görüşüne karşı verdiği cevapta başvurucu, sürekli sindirim problemleri yaşadığını belirtmişse de başvuru aşamasında başvurucunun yakındığı sağlık sorunlarının bunlar olup olmadığı anlaşılamamıştır. Kaldı ki başvurucu, tutulduğu İnfaz Kurumuna sağlık hizmetinden yararlanma talebinde bulunup bulunmadığına, bulunduysa bu taleplerin ne zaman ve hangi gerekçelerle reddedildiğine dair hiçbir açıklama yapmamış; tedavi ve kontrollerinin yapılamadığı olgusundan somut olarak bahsetmeksizin şikâyetini ileri sürmüştür. Dosya kapsamından ise başvurucunun Kurum Hekimliğinde ve diğer sağlık kuruluşlarında 17 kez muayene olduğu (bkz. § 11) anlaşılmıştır. Başvurucunun iki veya üç haftada bir revire çıkma uygulaması nedeniyle tedavi ve kontrollerinin ihmal edildiği veya hastalığının ilerlediği yönünde bir tespit de bulunmamaktadır. … Sağlık hizmetlerine erişim imkânından yararlanamamaya ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, … 14/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.”  şeklindedir.

 

İlerde ve Diğerleri/Türkiye Kararının Türkçe çevirisini okumak için tıklayınız.

 

Stj. Av. Zeynep ÜRÜŞAN

 

İlgili Makaleler:

Ceza Hukuku

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Kararı

Kasten Yaralama Suçu

Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Cinsel Taciz Suçu ve Cezası

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ByLock Kararı

Anayasa Mahkemesi Basit Yargılama Usulü İptal Kararı

Uluslararası Ceza Hukuku Açısından İsrail-Filistin Savaşı

Meşru Savunma ve Zorunluluk Hali

Uzlaşma Sonrası Tazminat Davası Açılamaması İptal Kararı

Tefecilik Suçu ve Cezası

Etkin Soruşturma ve Yaşam Hakkı

HAGB Uygulamasını İptal Eden AYM Kararı

Örgüt Üyesi Olmaksızın Örgüt Adına Suç İşleme: İptal Kararı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir