Nafakanın kaldırılması davası açmadan, nafakanın kendiliğinden sona ereceği tahdidi olarak 4721 sayılı TMK’nın 176/3. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Bu makalemizde; yoksulluk nafakası hangi hallerde kendiliğinden kalkar, yoksulluk nafakası hangi mahkeme kararları doğrultusunda kaldırılır gibi nafakanın kaldırılması konusunda en çok merak edilen sorulara Yargıtay kararları ışığında cevap bulacaksınız.
4721 sayılı TMK 176/3’e göre; yoksulluk nafakası, taraflardan birinin ölümü ve nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi hallerinde kendiliğinden sona erecektir. Bu durumda nafaka yükümlüsü tarafından mahkemeye başvurmak gerekmeyecektir. Sayılan haller gerçekleşmesine rağmen nafaka ödenmeye devam edilmiş ise fazladan ödenen miktar nafaka alacaklısından sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte geri istenebilecektir.
4721 Sayılı TMK 176/3’e göre; nafaka alacaklısının, evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hallerinde ise nafakanın kaldırılması için mahkeme kararı şarttır.
Yoksulluk Nafakasının Mahkeme Kararıyla Kaldırılması Halleri
1) Fiilen Evli Gibi Yaşama
Nafaka alacaklısının evli olmaksızın fiilen evli gibi yaşaması yoksulluk nafakasının ortadan kalkmasını sağlayan bir nedenlerden biridir. Ancak alacaklının fiilen evli gibi yaşaması nafakayı kendiliğinden ortadan kaldırmamaktadır. Fiilen evli gibi yaşama nedeniyle yoksulluk nafakasının kaldırılması ancak mahkeme kararıyla söz konusu olabilir. Örneğin; nafaka alacaklısı kadının nafakayı almayı sürdürmek maksadıyla başka bir erkekle resmi nikah olmaksızın evli gibi yaşaması halinde, mahkeme nafakanın kaldırılmasına karar verir. Resmi nikah olmaksızın dini nikahla yaşamak da fiilen evli gibi yaşama kapsamında kabul edilmektedir.
Fiilen evli gibi yaşamanın yoksulluk nafakasına son verilmesini gerektiren bir hal olarak kabulünün gerekçesi ise nafaka alacaklısının hayatının birlikte yaşadığı kimse tarafından idame ettirildiği ya da idame ettirilme ihtimalinin varlığıdır.
Fiilen Evli Gibi Yaşayan Eş Yoksulluk Nafakası Alamaz.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2015/17419 E., 2016/2787 K. sayılı kararı;
TMK 176/3 maddesine göre; “irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Somut olayda; tarafların … Aile Mahkemesinin … tarihinde tarafların boşanmalarına ve davalı lehine 200 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ve karar 03.02.2011 tarihinde kesinleşmiştir. Yargılama sırasında kolluk marifetiyle yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırmasında davalının .. adlı şahıs ile yaşadığı ve geçimini …’nın sağladığı, davalının nüfus kayıt örneğinde .. adlı çocuğunun … tarafından tanındığı tespit edilmiştir. Öyle ise mahkemece; somut olayda, TMK.’nun 176/3 maddesinde ifadesini bulan “evlilik dışı birlikte yaşama” olgusunun gerçekleştiği gözetilip, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.”
Fiilen evli gibi yaşamanın yoksulluk nafakasını ortadan kaldıran bir hal olarak kabul edilmesiyle birlikte nafaka alacaklısının sırf nafakanın kesilmemesi gayesiyle resmi nikah olmaksızın başka bir kimseyle birlikte yaşamasının önüne geçilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, nafaka alacaklısının fiilen evli gibi yaşadığı kimseden sonradan ayrılması da yoksulluk nafakasının devamını haklı göstermez.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2009/21111 E., 2010/634 K. sayılı kararı;
Somut olayda; davalının ablası ve yeğeni olan şahıslar davacı tanığı sıfatıyla dinlenilmiş, bizzat davalının hoca nikahıyla evlendiğini kendilerine söylediğini hatta zaman zaman davalının bu kişi ile görüşmek için Antalya’ya gittiğini, o kişinin de davalının yaşadığı yere geldiğini ve para gönderdiğini beyan etmiştir. Davalının oğlu da; annesinin imam nikahlı evli olduğunu söylediğini, Antalya’ya gittiklerinde de kendilerinin yanında bu adamla görüştüğünü beyan etmiştir. Bunlar dışında davacı tarafından davalının birlikte yaşadığı ileri sürülen şahısla çektirdiği bir kısım fotoğraflar da delil olarak dosyaya sunulmuştur. Bir kısmı ev ortamında bir kısmı ise stüdyoda çekildiği anlaşılan fotoğraflarda davalı ile imam nikahı kıydırdığı iddia edilen şahıs arasındaki yakınlık davacı tanıklarının beyanlarını doğrular niteliktedir. Kaldı ki, tanık beyanlarının tümden duyuma dayalı olduğu da söylenemez.
O halde; davacı tarafın dayandığı delillerle davasını ispat ettiği nazara alınıp yoksulluk nafakasının da kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken delillerin hatalı değerlendirilerek istemin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
Fiilen Evli Gibi Yaşamanın Süresi Konusunda Bir Belirleme Yapılmış Değildir.
4721 Sayılı TMK’nın 176/3 maddesi incelendiğinde fiilen evli gibi yaşamanın süresi konusunda bir belirleme yapılmış değildir. Ancak yine de böyle bir ilişkinin kısa da olsa bir süre devam etmesi gerekir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 14484 E., 14212 K. sayılı kararı;
“Davada, aylık 15.000.000 lira yoksulluk nafakasının artırılarak 40.000.000 liraya yükseltilmesi, birleştirilen 2002/19-2003/23 sayılı karşı davada ise davacının köyden bir şahısla imam nikahı ile evlenerek o şahıstan çocuk sahibi olması nedeniyle yoksulluk nafakasının kaldırılması talep edilmiş, mahkemece nafakanın artırılması davasının kısmen kabulü kaldırılmasına dair birleştirilen davanın ise davacının Murat Buruncuk isimli şahısla 3 gün birlikte olması ve bu kişiden çocuğunun olması TMK’nın 176/3 maddesinde belirtilen hallerden hiç birine uymadığı gerekçesiyle reddi cihetine gidilmiş, hüküm davalı (karşı davacı) tarafından temyiz edilmiştir. Medeni Kanunun 175. maddesinde; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir” hükmü getirilmiştir. TMK’nuın 176. maddesinde ise irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka veya maddi tazminatın, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi, taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkacağı; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılacağı hükme bağlanmıştır. Somut olayda, davacı kadının davalıdan boşandıktan sonra baba evinden ayrılarak aynı köyden Murat Buruncuk isimli şahıs ile evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi birlikte yaşadığı ve bu birliktelikten bir çocuk dünyaya getirdiği subuta ermiş olup, kanunda fiilen evliymiş gibi birlikte yaşamanın süresi konusunda bir tahdit bulunmadığına göre nafakanın kaldırılması talebinin kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Fiilen Evli Gibi Yaşama Nasıl Kanıtlanır?
Nafaka alacaklısının resmi olarak evlenmeksizin fiilen evli gibi yaşaması tanık dahil her türlü delil ile kanıtlanabilir. Bu konuda tarafların aynı evde yaşamaları, farklı yerlerde yaşamalarına karşın üçüncü kimsenin nafaka alacaklısının evinde geçirdiği süre ve onun geçimine katkısı, uzun süren nişanlılık, imam nikahı kıyılması vb. olgular temelinde fiilen evli gibi yaşama olgusu ve bu olgunun yoğunluğunu ortaya koyabilir. Her somut olayda birlikte yaşama olgusunun bulunup bulunmadığını hakim takdir edecektir.
2) Yoksulluğun Ortadan Kalkması
Nafaka alacaklısının yoksulluğunun ortadan kalkması, geçinmesine yetecek kadar gelir düzeyine kavuşmasını ifade eder. Diğer bir anlatımla nafaka alacaklısının yoksulluktan kurtulmasına yetecek miktarda gelire sahip olması gerekmektedir. Nafaka alacaklısının yoksulluğunun ortadan kalktığının kabulü için asgari ücretin üzerinde gelirinin olması ve bu gelirin devam etmesi gerekmektedir. Yoksulluğu ortadan kaldıran gelirin kaynağının bir meslek ya da sanat sahibi olması veya kendisine miras intikal etmesi vb. olması fark yaratmaz.
Yoksulluk nafakasına hükmedildikten sonra nafaka alacaklısının gelir getirici bir işe girmesi, çalışması karşılığında yoksulluk durumundan kurtulması, şans ve talih oyunlarından elde ettiği gelir ya da kendisine intikal eden miras veya bağış ya da anne veya babasının sosyal güvenlik kuruluşu üyesi olması halinde onların ölümüyle kendisine maaş bağlanması gibi yollarla yoksulluktan kurtulmasıyla yoksulluk nafakasının kaldırılması mahkemeden istenebilir. Nafaka alacaklısının herhangi bir sebeple yoksulluğunun ortadan kalkması halinde nafakanın kaldırılması için açılan dava sonucunda hakim tarafından dava tarihinden itibaren nafakanın kaldırılmasına hükmedilir.
Asgari Ücret Yoksulluğu Ortadan Kaldırmaz.
Yargıtay yalnızca asgari ücretin varlığının yoksulluğu ortadan kaldırmadığını, lakin nafaka miktarı belirlenirken dikkate alınması gerektiğini içtihat etmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2012/7592 E., 2012/14125 K. sayılı kararı;
“Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde; taraflarca başlangıçta kabul edilen nafaka yükümlüsünün çalıştığı sürece nafaka ödenmesi yönündeki protokol hükmü gereğince nafaka yükümlüsünün halen çalışıyor olması karşısında uyarlama koşullarının bulunmadığı gözetilmeden, sadece nafaka alacaklısının tapu ve banka kayıtları dikkate alınarak yoksulluğunun ortadan kalktığı kanaati ile nafakanın kaldırılmasına karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş; tarafların ekonomik durumlarını değerlendirerek, uyarlamayı gerektirecek nitelikte bir durumun varlığı halinde yoksulluk nafakasının indirilmesi yönünde karar vermek olmalıdır.”
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2014/7485 E., 2014/14559 K. sayılı kararı;
“Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; mahkemece, yazılı gerekçe ile kaldırma isteminin reddine karar verilmesi doğrudur. Ancak davalının asgari ücretle çalışmaya başlaması yoksulluk nafakasının kaldırılması için bir olgu oluşturmasa da davalı kadının sigortalı olarak işe başlaması, davacı ile yakın gelir elde etmesi karşısında böyle bir istemin nafakanın indirilmesini de kapsadığı kabul edilerek nafakadan hakkaniyete uygun bir miktar indirime karar verilmemesi isabetli bulunmamıştır.”
Yargıtay. 3. Hukuk Dairesi, 2016/10053 E., 2017/597 K. sayılı kararı;
‘’… Somut olayda; tarafların, 06/06/2014 tarihinde boşandıkları, boşanma kararı ile davalı lehine aylık 300 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, davalının daha sonra zabıt katibi olarak çalışmaya başladığı, 2.100,00 TL maaş aldığı, babasına ait evde oturduğu, davacının ise DSİ’de memur olduğu, 2.060,00 TL maaş aldığı, 400,00 TL kira ödediği anlaşılmaktadır O halde, mahkemece; davalının boşanma tarihinden sonra memur olarak çalışmaya başladığı, sürekli ve düzenli bir gelirinin olduğu belirlenmekle; nafaka alacaklısı kadının yoksulluğunun ortadan kalktığı anlaşıldığından yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken…’’
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/3-1532 E, 2017/1465 K. sayılı kararı;
“Yoksulluk nafakasının temel teşkil eden Sincan Aile Mahkemesinin 2009/10.2 E., 2009/9.2 K. sayılı dosyasında yapılan araştırmada tarafların 23.10.2009 tarihli karar ile anlaşmalı olarak boşandıkları, taraflarca imzalanan protokolün 5. maddesinde İsmal Cengiz P.’ın, Ülya P.’a aylık 2.000,00 TL yoksulluk nafakası ödemeyi kabul ettiği, anılan protokolün boşanmanın ek niteliğinde kabul edilerek mahkemece, Ülya lehine 2.000,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği görülmüştür. Somut olayda ise anlaşmalı boşanma davasında verilen aylık 2.000,00 TL nafakanın kaldırılması istenilmiş, mahkemece mevcut şartlar dikkate alınarak bir inceleme yapılmış, diğer bir anlatımla davacının 22.10.2012 tarih itibariyle, davalının ise 05.06.2012 tarih itibariyle ekonomik ve sosyal durumları tespit edilmiş, ancak boşanma kararının verildiği tarihteki ekonomik ve sosyal durumlar belirlenmemiş ve tarafların boşanma tarihi ile eldeki davanın açıldığı tarihteki mal varlıkları konusunda bir karşılaştırma yapılmamıştır. O hâlde mahkemece yapılacak iş, anlaşmalı boşanma kararının verildiği 23.10.2009 tarihi itibariyle tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını belirlemek, belirlenen bu durumun nafakanın kaldırılması amacıyla açılan eldeki davada aldırılan ekonomik ve sosyal durumlar ile kıyaslamak, boşanma kararından sonra tarafların mal varlığında ve gelirinde bir değişiklik olup olmadığını detaylı şekilde araştırmak, değişiklik var ise, bunun kararlaştırılan nafaka miktarına ne ölçüde etkisi bulunduğunu tartışmak ve Özel Dare bozma kararında da değinildiği gibi başlangıçtaki denge gözetilmek suretiyle, bununla birlikte “çoğun içinde az da bulunur” kuralı gereği, nafakanın tamamen kaldırılması yerine, hakkaniyet ölçüsünde indirim yapılabileceği de gözetilerek, oluşacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır. Buna göre tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.”
Nafaka Yükümlüsünün Ekonomik Durumu Kötüleşirse Nafaka Miktarı Azaltılabilir.
Yargıtay nafaka yükümlüsünün ekonomik durumunda kötüleşme olmasını yoksulluk nafakasının kaldırılması değil azaltılması sebebi olarak kabul etmektedir. Ekonomik durumundaki kötüleşme, nafakanın sona ermesine ilişkin bir sebep olarak TMK m. 176/3 maddesinde düzenlenmemiştir. Ekonomik durumdaki kötüleşme 4721 sayılı TMK’nın 176. maddesine nafakayı sona erdirici bir sebep olarak dahil edilmemiştir. Neticeden bu sebep ancak TMK m. 176/4 maddesi gereğince tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirmesine bağlı olarak nafakanın azaltılması sebebi oluşturabilir. Yani nafaka yükümlüsünün ekonomik durumunun kötüleşmesinin, nafaka miktarının uyarlanmasına yol açacağı benimsenmesine karşılık, nafakanın tümden kaldırılmasına imkan sağlayacağı benimsenmemiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2013/19127 E., 2014/3680 K. sayılı kararı;
“Somut olayda; davacının kolluk araştırmasına göre emekli polis memuru oluğu, 1.100 TL emekli maaşı aldığı evinin ve aracının olduğu tespit edilmiş; ancak davacının bu tespite itiraz ederek evinin olmadı, eşi ile birlikte kirada oturduğu yönünde beyanda bulunulduğu; davalının ise, ev hanımı olduğu, üzerine kayıtlı evinin olduğu kızı ile birlikte oturduğu anlaşılmaktadır. Davalının eline geçen gelir miktarı, onu yoksulluk kurtaracak mahiyette değildir. Davacının, emekli olması nedeniyle ekonomik durumundaki kötüleşme ise; nafakanın kaldırılmasına değil, arttırılması veya azaltılmasına etki edecek olgulardandır. O halde, mahkemece yapılacak iş; davacının emekli olması nedeniyle aldığı maaş ve malvarlığının tereddüte mahal bırakmayacak şekilde tespit edildikten sonra; tarafların sosyal ve ekonomik durumların gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, şartlar mevcutsa TMK’nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır.”
3) Haysiyetsiz Hayat Sürme
4721 sayılı TMK’nın 176/3. maddesinde haysiyetsiz hayat sürme yoksulluk nafakasının sona erme sebebi olarak düzenlenmiş olup nafaka alacaklısının yoksulluğun giderilmesi amacıyla elde ettiği geliri haysiyetsiz yaşama sarf etmesinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Haysiyetsiz hayat sürmeye dayalı olarak ancak mahkeme kararıyla yoksulluk nafakasına son verilmesi, nafaka borçlusunun nafaka yükümlülüğünden kurtulmak maksadıyla nafaka alacaklısı hakkında asılsız iddialarda bulunabilme olasılığını ortadan kaldırmak amacı taşımaktadır.
Haysiyetsiz hayat sürmenin kesin bir tanımını bulunmayıp sürdürülen hayatın haysiyetsiz olup olmadığı hakim tarafından toplumun değer yargıları gözetilerek somut olaya göre takdir edilecektir. Genel olarak haysiyetsiz hayat sürme; toplum değerleri ile ahlak, şeref ve namus anlayışına tamamen zıt veyahut bu derecede olmasa dahi önem arz edecek derecede aykırı yaşam tarzının benimsenmesi ve bu durumun devamlılık arz edecek şekilde sürdürülmesi olarak ifade edilebilir. Nafaka alacaklısının sürekli ve yoğun şekilde alkol alması ve buna bağlı olarak olay çıkarması, yüz kızartıcı suçlar işlemesi, kumar oynaması, anormal cinsel saplantıların bulunması, ırza yönelik suçlar işlemesi, randevu evi işletmesi, kadın ticareti yapması, hayat kadını olarak çalışması, uyuşturucu ticareti yapması gibi yaşam tarzları örnek olarak verilebilir.
Haysiyet hayat sürmenin az çok devamlılığı olan bir hayat tarzı olması gerekir. Yani bu hayat tarzı belirli bir süre devam etmelidir. Bir defaya mahsus haysiyetsiz bir davranış yoksulluk nafakasının kaldırılması için yeterli değildir. Ayrıca haysiyetsiz yaşam tarzının nafaka borçlusu için onur kırıcı olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2004/ 10124 E., 2004/8558 K. sayılı kararı;
“TMK’nın 176/3 maddesi gereğince …irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararı ile kaldırılır hususu düzenlenmiştir. Yargılama sırasında dinlenilen davacı tanıkları davalının gayrimeşru bir yaşam sürdüğüne ilişkin mahallede dedikodu yapıldığını, değişik erkekler ile kafelerde, piknik yerlerinde gezdiğini ifade etmişlerdir. HUMK’nın 240. maddesi gereğince tanık delili takdiri bir delildir. Bu nedenle hakim, tanıkların ifadeleri ile bağlı değildir. Tanığın doğru söylemediğini başka delil ve belirtiler ile anlarsa, tanık ifadelerinin aksi yönde de karar verebilir. MK.mad.6 gereğince herkes iddiasını ispat etmekle mükelleftir. Davacı, davalının gayrimeşru yaşam sürdüğünü iddia ettiğine göre, bu hususu delilleri ile kesin bir şekilde ispat etmelidir. Davacı tanıklarının müşahhas bir olaya dayanmayan soyut beyanlarının, savunma tanıklarının davacının aksini ispat eden beyanlarına tercih edilmesinde bir isabet bulunmamış, takdirde hataya düşülmüştür. O halde mahkemece, davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, soyut tanık beyanlarına dayanarak davanın kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.’’
İlgili Makaleler:
Sorumsuz ve İlgisiz Davranma Sebebiyle Boşanma
Nafaka Çeşitleri Nelerdir ve Hangi Şartlarda Nafaka Alınır?
Ziynet Eşyası Kime Aittir? 2023
Boşanmada Af Sayılan Davranışlar Nelerdir?
İcra Yoluyla Çocuk Teslimine Son Veren Uygulama
Boşanmadan Sonra Çocuğun Annenin Soyadını Alması
6284 Sayılı Kanun Kapsamında Alınacak Tedbirler
Nafaka Çeşitleri | Tedbir – İştirak – Yoksulluk Nafakası